değişmemiş. a da çenem birden çözülüp gevşiyor ve bütün ağzım bir tarafa çekiliyormuş. Altı aylıkken zima yoğlan yastıklardan bir dağ olmadan oturamıyormuşum, on iki aylık olduğumda da Bu yüzden çok endişelenen annem, endişelerini babama anlatmış ve bunu daha fazla er- Beneden bir an önce tibbi tavsiye almaya karar vermişler. Beni hastanelere ve kliniklere gö- heye başladıklarnda bir yaşımı biraz geçmişim. Bende kesinlikle anlayamadıkları ve adını gamad klan ancak son derece gerçek ve rahatsız edici bir sorun olduğuna ikna olmuşlar. seni gören ve muayene eden doktorların hemen hepsi, çok ilginç ancak aynı zamanda usz bir vaka olarak değerlendirmiş. Birçoğu anneme yumuşak bir tavırla benim zihinsel si olduğumu ve böyle kalacağımı söylemiş. (...) em bu gerçeği -o zamanlar kaçınılmaz görünen benim kurtarılamayacağım, iyileştiri- ejeceğim, bana dair hiçbir umudun olmadığı gerçeğini- kabul etmeyi reddetmiş. (...) Ancak mun tutunabileceği, vücudum sakat olsa da zihinsel engelli olmadığıma dair inancını destek- recek tek bir kanıt parçası yokmuş. Doktorlann benden umudu kesmesini başka bir deyişle benim bir insan olduğumu unut- en fatta yalnızca karnı doyurulacak, yıkanacak ve sonra bir kenara bırakılacak bir şey oldu- söylemenin dışında hiçbir şekilde yardım edemeyeceklerini gören annem, o anda mese- bizzat ele almaya karar vermiş. gelecekteki hayatımla ilgili çok önemli bir karardı. Annemin karşı karşıya kalacağım un mücadelelerde her zaman yanımda olacağı, yenilmek üzere olduğum zamanlarda ise Pabirgüçle bana destek vereceği anlamına geliyordu. Ama bu onun için kolay değildi çünkü halar ve arkadaşların kararı aksi yöndeydi. Onlar, bana kibar ve anlayışlı davranılması ancak ciddiye alınmamam gerektiğini düşünü- radi. Bu bir hata olurdu. "Kendi iyiliğin için" diyorlardı. "Bu oğlana diğerlerine bakacağın bakma yoksa sonunda kendi kalbin kırılır." Annemle babamın onların pek çoğuna karşı mesi benim için çok büyük şanstı. (...) si bu. Konuşamıyor ima muhtaçtım. Babam ekmek paramızı kazanmak için duvarlar örmeye gittiğinde annem Dirtyi geçip gitmişti. Artık beş yaşında olmama karşın hâlâ yeni doğmuş bir bebek gibi indeki kalin perdenin arkasına yavaş yavaş, sabırla ulaşmaya çalışarak benimle diğer ço- sa palezca belli belirsiz bir gülümseme ya da garip bir ses aldığı için aslında zor, heves kirici arasında oluşmuş görünen duvarı tuğla tuğla söküyordu. Bunların karşılığı olarak ben- olmadan kendi başıma oturamıyordum bile. Uyuşuk ya da hareketsiz değildim. Uyku di- ni hiç terk etmeyen vahşi, sert, yılan gibi kıvrak bir hareket biçimim vardı. Parmaklarım bukülmüş ve kıvnlmış hâldeydi, kollarım arkaya sarkıyordu, sık sık kasılıyordum, başım ebes yaşındaydım ama hâlâ herhangi bir zekâ belirtisi göstermiyordum. Ayak par- özellikle sol ayak parmaklarım hariç hiçbir şeyle belirgin biçimde ilgilenmiyordum. ve hatta mırıldanamıyordum; tek bir adım atabilmek şöyle dursun, Selata ve arkaya doğru kayıyordu. (...) 15





10 tane zarf ​