Ankara (acil yazarmısınız)

Cevap:
ANKARA
Kara günün şafağıdır.
Devrimlerin kaynağıdır.
Sevinç verir, gam dağıtır,
Yurdumuzun güneşidir,
İçimizin Ateşidir.
Saltanatın battığı yer.
Atamızın yattığı yer.
Türk kalbinin attığı yer.
Yurdumuzun güneşidir,
İçimizin Ateşidir.
Yeni yola ordan girdik;
Öz benliğe orda erdik.
Biz bu yere gönül verdik.
Yurdumuzun güneşidir,
İçimizin Ateşidir.
Kurtuluşun eşiğidir.
Hepimizin ışığıdır.
Cumhuriyet beşiğidir.
Yurdumuzun güneşidir,
İçimizin Ateşidir.
Ordadır en ünlümüz,
Yurdu bekler gece, gündüz,
Ondandır bu ak günümüz
Ankara yurt güneşidir,
İçimizin Ateşidir.
Ankara'yı yok bilmeyen,
Kuşlar gibi uçar tren,
Görmedinse bin, git hemen.
Ankara yurt güneşidir,
İçimizin Ateşidir.
Zeki TUNABOYLU
ANKARA MARŞI
Ankara, Ankara güzel Ankara,
Seni görmek ister her bahtı kara.
Senden yardım umar her düşen dara,
Yetersin onlara güzel Ankara.
Burcuna göz diken dik başlar insin,
Türk gücü orada her zoru yensin,
Yoktan var edilmiş ilk şehir sensin,
Var olsun toprağın, taşın Ankara.
Aka Gündüz
Mogan Gölü Efsanesi
Mogan gölünün, basit bir oluşum efsanesi var.
Şöyle: ” Bir zamanlar, burada, bir köyde yaşayan Monza ve Ganey adında iki genç, birbirlerine aşık olurlar. Ama, her iki gencin aileside, bu sevgiye karşı çıkar. Bunun üzerine, iki genç, evlerinden kaçarlar ve birbirlerinden habersiz, iki ayrı tepeye çıkarlar. Bu tepelerin üzerinde, tamı tamamına 8-10 yıl, hiç durmadan ağlarlar. Gözyaşları, tepelerden inip, şimdiki gölün yatağına birikir ve göl oluşur.Monza ve Ganey’in göz pınırları kurur ve kör olurlar.
Mogan ismi: Monza ve Ganey isimlerinden gelir”
Her ne kadar basit bir efsane olarak değerlendirsenizde, köylerde anlatılan bir efsane.
Kutsal balıklar Efsanesi:
Ankaranın Polatlı ilçesine bağlı Ilıca köyünde
Yüzyıllardır kullanılan kışın ılık, yazın soğuk akan...
“ılıca suyu” vardır ve köy ismini bu sudan almıştır.
Suyun aktığı küçük havuzda ise kutsal sayılan balıklar bulunmaktadır.
Köy ve yöre halkına göre bu balıklar savaş olduğu zaman ortadan kaybolmakta ve savaş bittikten sonra tekrar yaşadıkları havuza dönmektedirler.
Bu kutsal balıkları tutup yiyenlerin de başına olmadık felaketlerin geldiğini anlatmakta.
Yöre halkı balıkların evliya olduğunu ve bizzat savaşa katılmak için,havuzdan gittiklerine inanmaktadırlar.
Köyün yaşlıları Kıbrıs savaşında, balıkların birden ortadan kaybolduklarını ve savaş bitince tekrar ait oldukları yere bazıların yaralı döndüğünü anlatmaktadır.
Balıklar dikkatli incelediğinde balıkların sırtında yara şeklinde çizikler olduğunu görürsünüz.
yine yöre halkı bunların savaşta aldıkları kılıç yarası olduğunu söylemektedirler.