Cevap :
Cevap:
ırkçılık bireyler üzerinde insanların dışlanma duygusu yaşaması nedeni ile psikolojik rahatsızlık ve korku kaygı bozukluklarına sebep olabilir
toplum üzerinde ise kendilerini farklı görme ayrı hissetme sonucu psikolojik nedenler oluşturabilir
Cevap:Öncelikle olaya psikoterapötik açıdan yaklaşacağımı belirtmek isterim. Irkçılık deneyimlerinin mağdurların iç dünyasına ne gibi etkileri olduğu sorusuna genel bir cevap verilemez çünkü bu birçok farklı faktöre bağlı olarak değişir. Bu anlamda birincil ve ikincil sosyalleşme önem taşır. Birincil sosyalleşme ailede, ikincil sosyalleşme ise mahallede, kreşte, okulda ve aileyi tamamlayan diğer sosyal temaslarla gerçekleşir.
Şiddet ve ırkçılık deneyimlerinin kişi üzerindeki psikolojik etkilerinin, aileleri tarafından kendilerine bilinçli bir şekilde öz düzenleme/kendini onarma (Alm. Selbstregulation) becerisi ve yetisi kazandırılan insanlarda daha az olduğunu görüyorum. Ancak eğer ailenin kendisi de şiddet, ırkçılık veya nesiller arası travmalardan etkilenmiş ise bu durum birincil sosyalleşmeyi ağır bir biçimde etkiler. Bu sebeple daima, ailede ırkçılık, iltica veya göç deneyimleri olup olmadığı, oturumla ilgili yapısal sorunların bulunup bulunmadığı, aile üyelerinin vatandaşlığının olup olmadığı, ilk nesil göçmen olup olmadıkları gibi sorular cevaplandırılmalı. Bununla birlikte ilgili kişinin ırkçılığın anlamı üzerine düşünüp düşünmediği, politik olarak aktif olup olmadığı, ırkçılık eleştirisi getiren tartışmalara katılıp katılmadığı da önem taşır.
Bunlar bir kişinin ne derece etkilendiğini belirleyen genel faktörler. Terapist olarak edindiğim tecrübelere dayanarak, kişinin öz düzenleme becerisindeki eksikliğin en büyük problem olduğunu söyleyebilirim. Öz düzenleme, destekleyici bir ortamda güç bulma yeteneği, aynı zamanda huzurlu olma hâlidir, böylelikle günlük yaşam ve görevleri tatmin edici bir şekilde yerine getirilebilir. Eğer öz düzenleme mevcut ise, bu, kişinin ırkçılık deneyimleri ile başa çıkabilme, kendini sakinleştirebilme, durumu kontrol edebilme ve aynı zamanda tekrar güç ve enerji depolayabilme becerisidir. Bunu başarmak genellikle zordur, özellikle de ırkçılığa maruz kalan kişilerin kendilerine yardım edilmediğini ve durumun görmezden gelindiğini deneyimlemeleri durumunda. Böyle bir durumda mağdur büyük bir öfkenin yanı sıra kendini çaresiz ve güçsüz hisseder.
Fakat ırkçılık sonlanmıyor. Irkçılık deneyimleri tekrarlandığında ve aynı zamanda kişinin öz düzenleme mekanizmaları zarar gördüğünde veya az mevcut olduğunda bu durum kronik strese, benim deyimimle “travmatik strese” sebep olur. Bu travmatik stres genellikle telaş, korkular, panik ataklar, hissizleşme veya kaçınma davranışı olarak ortaya çıkar. Bu korkular bir kez somut bir hâl aldığında yayılım gösterir ve mağdur kişiler toplumdan ve diğer zorlu ve tehdit edici nitelikte olan yerlerden kaçınırlar. Bu durumdan muzdarip olan kişiler günlük görevlerini yerine getirmekte güçlük çektiklerini de ifade ederler. Eğer ırkçılık okulda gerçekleşiyorsa ve öğrenciler okulda her an ırkçılıkla karşılaşmayı bekliyorsa, kendilerini genel olarak güvensiz ve huzursuz hissederler, örneğin konsantrasyon güçlükleri gibi sorunları olduğunu söylerler.
Açıklama: