12) Aşağıdaki hikâyede kullanılan anlatım tekniklerini yazınız. Mektepte yalnız bir nevi ceza vardı: Dayak... Büyük kabahatliler, hatta kızlar bile falakaya yatarlardı. Ve falakadan korkmayan, titremeyen yoktu. Küçük kabahatlilerin cezası ise nisbetsiz ve mikyassız idi. Küçük Hoca'nın ağır tokadı... Büyük Hoca'nın uzun sopası... ki rast geldiği kafayı mutlaka şişirirdi. Ben hiç dayak yememiştim. Belki iltimas ediyorlardı. Yalnız bir defa Büyük Hoca kuru ve kemikten elleriyle yalan söylediğim için sol kulağımı çekmişti. O kadar hızlı çekmişti ki ertesi günü bile yanıyordu. Ve kıpkırmızı idi. Halbuki kabahatim yoktu. Doğru söylemiştim. Bahçedeki abdest fıçısının musluğu koparılmıştı. Büyük Hoca bu kabahati yapanı arıyordu. Bu mavi cepkenli, kırmızı kuşaklı, hasta ve zayıf bir çocuktu. Haber verdim. Falakaya konacaktı. İnkar etti. Sonra diğer bir çocuk çıktı. Kendi kopardığını, onun kabahati olmadığını söyledi, ve yere yattı. Bağıra bağıra sopaları yedi. O vakit Büyük Hoca: "Niçin yalan söylüyor, bu zavallıya iftira ediyorsun?" diye kulağıma yapıştı. Yüzünü buruşturarak darıldı. Ağladım. Ağladım. Çünkü yalan söylemiyordum. Evet musluğu koparırken gözümle görmüştüm. Akşam azadında dayağı yiyen çocuğu tuttum: - Niçin beni yalancı çıkardın, dedim, musluğu sen koparmamıştın... - Ben koparmıştım. Hayır, sen koparmamıştın. Öbür çocuğun kopardığını ben gözümle gördüm.